Teknolojinin bugünlere getirdiği imkanlar, insanları sürekli yeni şeyler deneme çabasına sokmuştur. Yeni hava araçları, iletişim telsiz araçları, yapay zeka temelli kameralı sistemler (drone gibi) geliştirilmiştir. Ucu bucağı olmayan bu yeni oluşumlar insanların farklı segmentlerde de gelişmeler yaşayabileceğini tasarlamanın sonsuz gücünü alenen ortaya koymuştur.

Uzay teknolojisi sektörü de bir bağlamda ulaşım teknolojilerinde ‘’daha fazla nereye ulaşabilirim?, daha hızlı nasıl gidebilirim?’’ sorularına cevap aranırken galaksiler arası yolculuğun da mümkün olabileceğini geniş anlamda baz alarak ampirik gözlemlerle kanıtlamaya başlamasıyla gelişim göstermiştir. Dikkatlerin uzaya çevrilmesi, teknolojik boyutsuzluk ve bilimsel bilinirlik ve/veya bilimsel bilinmezlik, ulaşılabilirlik ve kullanılabilirlik kavramlarına göre can bulmuştur. Uzay teknolojisi astronomi, dijital uydu istasyonları, çeşitli havacılık faaliyetleri, takip sistemleri ve iletişim alanlarını geliştirmek üzere meydana gelmiş ve gelişimi bu düzeyde vaadetmiş bir teknoloji türüdür.

İnsansız hava araçlarıyla uzayda tutundurulmaya çalışılan yapay cihaz oluşumları aslında canlı yaşamını bir anlamda bilinmeze de sürüklemektedir. Farklı yaşam formları ve boyutlar arası geçişin sağlanması gibi yenilikler vadeden teknolojinin asıl amacı başka boyutlar ve atmosfer dışında insan canlısının yaşama sahip olup olmadığı düşüncesidir. Temel fizik ve matematik kurallarına göre oluşturulan düzeneklerle her geçen gün yeni bir sistem keşfedilmekte, yarar sağlayacağı düşünülürse teknoloji devlerine satılmakta ve gerekli izinler alınırsa da kullanılabilmektedir. Sonuç olarak bilinmezliğin perdesi uzay teknolojileriyle her geçen gün biraz daha aralanmaktadır.